Son günceleme Ocak, 2025
Hamilelik belirtileri bünyeden bünyeye farklılık gösteren bir durumdur. Bazı kadınlarda belirtiler, döllenmenin oluştuğu günlerden itibaren hemen ortaya çıkarken, bazı kadınlarda hamileliğin 2. ayından sonra da görülebilir. Bazı anne adayları ise hamile olduklarını bile fark etmeyebilir.
Hamilelik belirtilerinin çoğu yalnızca gebelik dönemine özgü değildir. Bu nedenle, kadınlar özellikle çok erken hamilelik belirtileri ile karşılaştıklarında hamile olup olmadıklarını anlayamayabilir.
Adet gecikmesi, genellikle hamileliğin ilk ipucu kabul edilir. Bir ya da birden fazla adet dönemini kaçıran kadınlar, öncelikle hamilelikten şüphelenir. Ancak adetleri düzensiz olan kadınlarda bu gecikme yanıltıcı olabilir.
Hamileliğin erken dönemlerinde hormonal değişiklikler meydana gelir. Bu değişim, göğüslerde hassasiyete ve ağrıya neden olabilir. Ayrıca, bazı kadınlarda göğüs ucunda renk değişimleri olabilir ve damarlar daha belirgin hale gelebilir. Vücudun hormon değişimlerine adapte olmasının ardından göğüs hassasiyeti birkaç hafta içinde azalır.
Bazı kadınlarda az miktarlarda kanama, akıntı ve lekelenmeler hamileliğin ilk belirtilerinden biri olur. Yerleşme kanaması olarak da bilinen bu akıntılar, döllenmiş yumurtanın rahmin iç tabakasına tutunması nedeniyle meydana gelir. Gebelik gerçekleştikten 11-13 gün sonra, adete yakın görülebilir. Ancak bu lekelenme ve akıntı her hamile kadında görülmeyebilir.
Halsizlik ve baş dönmesi, hamilelikte normal karşılanan belirtiler arasındadır. Özellikle erken dönemde ortaya çıkan ve ilk üç ayda devam eden baş dönmesine damarların genişlemesi ya da kan şekerinin düşmesi neden olabilir.
Sık görülen hamilelik belirtilerinden biri sırt ağrısıdır. Bu ağrılar hamileliğin başlangıcında ortaya çıksa da bazı kadınlarda ilerleyen dönemlerde de görülebilir. Kadınlarda, özellikle 26. haftadan 36. haftaya kadar yoğun sırt ağrısı olabilir.
Mide bulantısı, hamileliğin ilk üç aylık döneminde yoğun olmakla beraber, bazen daha uzun dönemlerde de görülebilir. Sağlıklı bir hamileliğin belirtisidir ve sabah erken saatlerde yoğundur, gece de dahil günün herhangi bir saatinde olabilir. Bununla birlikte bazı kadınlar bulantıyı daha erken hissederken bazılarında bu belirti hiç görülmez. Mide bulantısına kusma da eşlik edebilir. Hamilelik sırasında sabah bulantılarının nedeni tam olarak bilinmese de hormonlarla ilgili olduğunu düşünülmektedir.
Hamilelikte yaşanan hormonal değişimler nedeniyle bazı cilt problemleri görülebilir. Kadınlara ya da bebeğe herhangi bir zararı bulunmayan bu sorunlar arasında kaşıntı, pigmentasyon ve bağ dokusu değişimleri, damar genişlemesi bulunur. Buna göre çatlaklar, cilt renginde farklılaşma, lekelenme, kıllanma, erkek tipi saç dökülmesi, tırnaklarda kırılma gibi problemler görülebilir.
Hamile kadınlar, sıklıkla ruh hali değişimleri yaşar. Bu değişimin temel nedeni, beynin nörotransmitterlerini etkileyen hormonal değişimlerdir. Bazı kadınlar çok yüksek iniş çıkışlar yaşayabilir. Bazılarında ise mutluluk, depresyon ya da anksiyete durumları zaman zaman görülebilir. Hamilelik döneminde çok normal olan ruh hali değişimlerinde önemli nokta, bu değişimin görülme süresidir. Çok uzun süren depresyon ve kaygı bozukluğu yaşayanların bir sağlık kuruluşuna başvurmasında fayda vardır.
İlk ayl
arda kadınlar kendini normalden fazla yorgun hissedebilir. Bu dönemde vücutta yaşanan hormonal değişimler, kişilerin hasta, bitkin, duygusal ve üzgün hissetmesine neden olur.
İştahsızlık, şişkinlik, sık idrara çıkma, kabızlık, tat ve koku hassasiyeti, burun tıkanıklığı, bazı yiyecekleri yeme isteği, uyuma isteği gibi belirtiler de hamilelikte sıkça görülen durumlardır.
Hamilelik belirtileri de regl öncesi dönemde yaşanan hormonal değişimlere benzer bir seyir gösterebilir. Hamileliğin ilk belirtileri, döllenmenin oluşumundan sonraki 5-10 gün arasında hissedilebilir. Regl öncesi ve sırasında yaşanan şişkinlik hissi, hamileliğin ilk belirtilerindendir. Göğüslerde yaşanan hassasiyet, meme uçlarının ve çevresindeki halkanın koyulaşması da hamileliğe işaret eder. Göğüs ucunun etrafında görülen kabarcıklar, eskisinden daha belirgin hale gelir.
Hormonlarda meydana gelen değişimlerin neticesinde görülen göğüs uçlarındaki koyulaşma ve hassasiyetin, tek başına hamilelik belirtisi olduğu söylenemez. Aylık regl periyotlarındaki gecikme, hamileliğin en güçlü belirtisi olarak gösterilir. Her zamankinden daha fazla çalışmaya başlayan hormonlar, yumurtalıkları hareketlendirerek yoğun bir akıntı oluşturur. Şeffaf ve kokusuz olan vajinal akıntı, hamilelik belirtisi olarak sayılabilir. Akıntının rengi sarı veya yeşile benziyorsa, koku varsa doktorunuza danışmanız önerilir.
Hamilelik belirtileri adet döneminin gecikmeye başlamasıyla ortaya çıkar. Adet ağrılarına benzer kasık bölgesindeki şişkinlik ve rahatsızlık hissi yaşanabilir. Kadınlar, hamile kalmaya çalıştıkları dönemlerde sürekli olarak vücutlarını dinler ve adet ile hamilelik belirtilerini kıyaslar. Ancak bu belirtiler adet dönemine rastladığı için anne adayları hamile olduğunun farkına varamayabilir.
En erken hamilelik belirtilerinden biri, mide bulantısıdır. Mide bulantısıyla birlikte, baş dönmesi de oldukça fazladır. Ayrıca kramplar ve kusma eşlik edebilir. Sık sık idrara çıkma isteği, sık görülen bir durumdur. Hormonların kan akışını hızlandırmasıyla böbreklerin çalışma hızı artar. Gün içinde, tuvalete gitme ihtiyacı yoğunlaşır. Bir süre sonra normale dönen idrar sıklığı, hamileliğin son döneminde tekrar ortaya çıkabilir. Bu dönemlerde, bol bol sıvı tüketilmelidir. Hamilelik hormonlarının bünyede toplanmasıyla, duygusal değişimler ve ağlama nöbetlerine baş dönmeleri de eşlik edebilir. Hormonların normalinden daha fazla çalışmaya başlamasıyla, anne adaylarında bazı duygudurum değişimlerinin yaşanması çok olağandır. Bu belirtiler 12. haftadan sonra genellikle kaybolur.
Hamilelik belirtilerinden biri de kasık ağrılarının başlamasıdır. Bu, 3 günlük hamilelik belirtileri arasında da bulunur. Adet sancısını andıran kasık ağrısı rahim krampları nedeniyledir. Şişkinlik bu sürece eşlik edebilir. Bebeğin rahime yerleşmesi dönemini kapsayan ilk haftasında, bazen kanamalar görülür. Halk arasında, "üzerine adet görme" olarak da adlandırılan kanamalar kısa süreli olur. Kanamanın rengi pembe veya kahverengi olmakla birlikte, leke şeklindedir. Kanamalar, tedirgin edebilir, sık görülür. Genelde problem oluşturmaz.
Adet gecikmesi en net belirtidir. Ama daha öncesinde farklı bulgular ortaya çıkabilir. Baş ağrısı, göğüslerde hassasiyet ve yorgunluk, bazen adet gecikmesinden de önce kadınların hamilelikten şüphelenmesine neden olabilir. Bu durumda ev de yapılabilen hamilelik testleri, şüphelerin giderilmesine yardımcı olur.
Tüm hamilelik testleri, kan ya da idrarda bhCG’yi tespit eder. İnsan koryonik gonadotropin olarak da bilinen hCG, döllenen bir yumurta uterusa implante olduğunda ortaya çıkar. Bu hormon, hamileliğin her günü vücutta hızla birikir. Erken belirtiler görülmeye başlandığında yapılan testlerle bu hormon ve gebelik tespit edilebilir.
Gebeliğin hesaplanması için son adet kanamasının tarihinin net bilinmesi gerekir. SAT olarak da bilinen bu tarihe göre kadınlar kaç haftalık hamile olduğunu öğrenebilir. Ancak bu hesaplamada adet döngüsünün düzenli olması önemli bir noktadır. Yumurtlama döngüsü farklı olduğu için adet düzensizliği yaşayan kadınlarda gebelik hesaplaması net sonuç vermeyebilir. Doktorunuz bu konuda son kararı ultrason görüntülerine göre verebilir.
Hamilelik süresi ile birlikte doğum tarihi de hesaplanabilir. Hamilelik, toplam 280 gün ya da 40 hafta devam eder. Son adet kanamasının ilk günü bilindiği takdirde hem gebelik süresi hem de doğum zamanı bilinebilir.
Ağda, jilet ya da tüy dökücü krem... Konu epilasyon olunca herkesin tercih ettiği yöntem farklıdır ancak bazıları hamilelik için uygun değildir ve en eski yöntemlere başvurduğunuzda bile dikkatli olmanız gerekir.
Hamilelikte gözlemlenen hormonal değişimler cildinizin dengesini değiştirir, daha hızlı kurumasına, dayanıklılığını kaybedip hassaslaşmasına neden olur. Bunun sonucunda ise epilasyon kadar sıradan bir şeyin cildinizi ne kadar etkilediğini kolaylıkla görebilirsiniz. Elbette bebeğiniz dünyaya gelene kadar epilasyondan vazgeçmenize gerek yok, ancak öncesinde ve sonrasında bazı tedbirler almanız gerek.
Cildinizi her gün nemlendirmek zorundasınız: Aşırı hassasiyetten korunmak için cildinizi günde iki kez nemlendirip beslemeniz zorunludur!
Öncesinde temizleyici jel kullanın: Kirliliğe neden olan maddelerden arınmış, sağlıklı bir cilt daha az reaksiyon gösterir.
Hemen ardından yatıştırıcı ve nemlendirici balsam kullanın: Özellikle hamileler için geliştirilen balsam gerginlik hissini azaltırken cildinizi derinlemesine nemlendirir.
Gerekli önlemleri aldıktan sonra bacaklarınızdaki, koltuk altlarınızdaki ve bikini bölgesindeki istenmeyen tüylerden kurtulabilirsiniz, ancak göbek deliğinden kasığa kadar uzanan kısımda doğumdan sonra kaybolacak olan kabarık çizginin üzerindeki tüyleri almayın.
Jilet: Minik kesiklerin enfeksiyon kapmaması için temiz bir jilet kullandığınız müddetçe bu yöntemin riski çok azdır. Vücudunuzu güvenle tıraş edip cildinize zarar vermemek için jilet başlığında kayganlaştırıcı şerit olsa bile tıraş köpüğü kullanın. Ayrıca, tüylerin hızla geri çıkması bunu sürekli tekrarlayacağınız anlamına gelir.
Epilatör: Bu yöntemin avantajı alınan tüylerin iki ilâ üç hafta boyunca yeniden çıkmamasıdır ve böylelikle cildinizi sürekli olarak zedelemezsiniz. Epilatörü düzenli olarak temizlemediğiniz takdirde bu yöntem tahrişe neden olabilir ve hassas ciltler için acı verici olabilir.
Ağda: Bu yöntem sayesinde cildiniz iki ilâ üç hafta boyunca pürüzsüz kalabilir ancak asla tamamıyla acısız bir işlem değildir. Hassasiyet seviyesine bağlı olarak ağdaya devam edip etmemek kişisel bir tercihtir. Her halükarda soğuk ağda bantlarını tercih etmeniz daha iyi olacaktır.
Tüy dökücü krem: Bu ürünler cildin derinlerine nüfuz eden aktif bileşenlere sahiptir ve cilt doğal olarak daha hassas olduğu için hamilelikte kullanılmaları önerilmez.
Lazer veya ışın atımı: Kullanılan ışınlar cildin alt tabakalarına geçtiğinden ötürü hamilelikten önce veya sonra kullanılmalıdırlar.
Hamileliğim süresince bitkisel çay içebilir miyim? Gebeler, zencefil, ıhlamur, papatya, rezene, kuşburnu, normal çay, yeşil çay ve meyve çaylarını bulantı gidermek için (zencefil), sıvı ihtiyaçlarını gidermek için, sakinleştirici özelliklerinden faydalanmak için (rezene) tüketmektedirler. Lohusalık döneminde de süt yapımını artırmak için (papatya, rezene, ısırgan otu çayları) kullanmaktadırlar. Bu sayılanlarda günlük miktar iki fincanı aşmadığı sürece sorun yok gibi görünmektedir.
Adaçayı, sinameki, fesleğen, keten tohumu, ahududu çayı gibi çaylar sıkça tüketildiğinde düşük yapma riskini, gebelikte kanama riskini ve rahim kasılmalarını artırarak erken doğum yapma riskini artırabilmektedir. Ayrıca Fesleğen, Biberiye, Lavanta, yaban mersini, sarı kanturon, melisa yaprağı, kediotu, oğul otu, aloe vera, karahindiba bunlara örnek verilebilir. Bu sayılan bitki çaylarının ortak özelliği gebelik döneminde kullanıldıklarında erken doğum, gebelikte kanama ve düşük riskini artırma olasılıklarının bulunması ve bu nedenle kesinlikle kullanılmaması gerektiğidir.
Bitkiler her zaman masum değildir. “Bitkisel tedavi ilaç tedavisinden iyidir” düşüncesiyle aktarlardan içeriği ve ne işe yaradığı bilinmeyen bitkilerin alınması ve kullanılması ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bitkisel tedavi ancak bu konuda özel eğitim almış bir doktor tarafından yürütülebilir.
Lazer epilasyon uygulamaları gebelik sırasında yapılabilir. Lazer (Laser) ışık enerjisi kullanan bir tekniktir. Ortaya çıkan elektromanyetik ışıma röntgende kullanılan X-ışınlarından farklıdır ve doku içinde ilerleme özelliği yoktur. Işın sadece işlemin yapıldığı alana örneğin sadece yüze etki eder ve etki alanı sadece birkaç milimetre ile sınırlıdır. Bu nedenle anne karnı içindeki bebeğe ulaşması ya da zarar verebilmesi mümkün değildir. Ancak yine de bu tür uygulamaları gebeliğin 3-4. aylarından sonraya bırakmak uygun olur.
Gebelik oluşmadan önce folik asit mutlaka kullanılmalıdır. Bu vitaminin eksikliği nöral tüp defekti dediğimiz bebeğin beyin dokusunun gelişimi ile alakalı oluşan bozukluklara neden olur. Bu nedenle gebe kalmadan önce en az 3 ay günde 400 mikrogram folik asit alımı önerilmektedir. Diğer vitaminler besinlerle kolaylıkla alınabileceğinden ilk aylarda önerilmemektedirler. Ancak eksiklikleri aşırı bulantı kusması olanlarda, oral alımı az olan gebelerde gözükebileceğinden 3. aydan sonra önerilebilirler.
Gebelik takibinde gelişim geriliği gebeliğin herhangi bir zamanında çıkabilir. Çoğu gelişim geriliği konstitüsyonel yani yapısal olmakla beraber anne karnında geçirilen enfeksiyonlar, hipertansiyon, vasküler tutulumun olduğu diyabet, konjenital anomali gibi durumların daha erken başlayıp ağır seyredebileceği unutulmamalıdır.
Gebelikte oluşan eklem ve kas ağrıları için ılık uygulama, lokal kas gevşetici kremler ya da masaj uygulama önerilebilir. Kaplıcalar sıcak suyun dokuyu rahatlatıcı etkisi nedeniyle çoğu hastalıkta tercih edilebilir. Ancak gebelikte dikkat edilmesi gerekmektedir. Bulunacak yerin temizliği kadar uygulanan suyun sıcaklığı da önemlidir. Vücut fet üsü anne vücut sıcaklığında muhafaza eder. Bu nedenle vücut sıcaklığından düşük sular, örneğin deniz, soğuk havuz gibi ya da aşırı sıcak olan sular, örneğin kaplıcalar, vücudun ısı dengesini etkileyebileceğinden dikkatli olmak gerekebilir. Sıcak ya da soğuk suya ayak sokmak ya da diz gibi eklem yerlerini suya daldırmak zararsız görünmesine rağmen tüm vücuduyla suya girmek hem ısı dengesini etkileyebilecek, hem de asendan yolla ürogenital enfeksiyonun oluşmasını tetikleyebilecektir.
Gebelik boyunca anne adayı farklı durumlara ayak uydurmaya çalışmaktadır. Örneğin gebelik haftası ilerledikçe karın gittikçe büyür, vücut dengeyi sağlamak için bel bölgesinde omurlardaki lordoz dediğimiz oyuklaşma artar. Hormonların etkisiyle de kalça eklemlerinde hareket kapasitesini artıracak ayrışmalar olur. Bütün bu değişiklikler olurken anne adayının oturduğu yerden kalkması, eğilmesi ya da yukarı doğru uzanması güçleşir. Bu ve benzeri hareketler ağrılı olmaya başlar. Yukarı doğru uzanmak, örneğin evde perde asmak, yüksek bir raftan tabak ve benzeri eşya almak gibi durumlarda gebe hem ağrı duyar hem de bu hareketler sırasında ıkınır ve karın içi basıncını artırır. Eğer altta yatan rahim ağzı yetmezliği ya da erken membran rüptürü gibi belirli ya da tanı almamış durumlar varsa, ani kramp girmesi, su gelişi ya da lekelenme tarzı kanamaları olabilir.
Yine benzer şekilde uzun süreli ev işi yapmak, halı süpürmek, kontak sporları ile uğraşmak benzer şikayetleri beraberinde getirir. Gebe bayanlar mümkün olduğunca kısa sürelerde ve yorulmayacak tempoda ev işi yapabilirler.
Yine aynı şekilde yürüyüş yapmak, yüzmek, merdiven çıkmak gibi aktiviteler yapılırken tempolu olmamasına dikkat edilmelidir. Gebe bayan yorgunluk hissetmemelidir. Yorgunluk hissettirecek hızda tempolu aktiviteler rahime giden kan akımının azalmasına sebep olurlar. Bunun sebebi annenin yoğun egzersiz sırasında artan oksijen ihtiyacıdır. Kan bu durumda annenin yaşamsal diğer organlarına doğru gidecek ve rahime yani bebeğe giden kan miktarını azaltacaktır. Bu durumda bebeğe giden kan akımı ve oksijen miktarı azalır.
Gebeliğin ilk üç ayında ve son üç ayında 3 kattan daha yüksek binalara merdiven ile çıkmak risk yaratabilir. Eğer düşük riski yoksa, çoğul gebelik değilse, erken doğum ihtimali yoksa merdiven çıkıp inmenin ciddi bir yan tesiri olmaz.
Yine gebelerin dikkat etmesi gereken hazır ve dondurulmuş gıdalardır. Bu maddeler, örneğin meyve suları, konserveler diğer kutu konserveler tazeliklerini korumak için bazı koruyucular içermektedirler. Bu maddelerin aşırı tüketimi zararlı etkileri olabilecek bu maddelerin aşırı alımına sebep olacak ve gebelik üzerine olumsuz etki gösterecektir.
Uzun süre cep telefonu kullanımı, x-ray kapılarından geçmek gibi durumların kanıtlanmış olumsuz etkileri yetersiz olmasına rağmen fetal doku üzerindeki olası olumsuz etkileri nedeniyle önerilmemektedir.
Ağır eşya kaldırmak yine annenin enerji gereksinimini artıracağı için akılda tutulması gereken bir konudur. Bir seferde 3 kilonun üzerinde yük taşımak, Pazar alışverişleri yapmak ya da küçük bir çocuğu kaldırmak anneyi etkileyebilir.
Stres gebelikte ayrı ele alınması gereken bir durumdur. Gebelik fizyolojisi içerisinde artan hormon düzeylerine adaptasyon anne adayının daha hassas olduğu moodunun daha değişkenlik gösterdiği bir dönemdir. Anne adayı kolay sinirlenebilir, çünkü gebeliği ile ilgili gelecek kaygıları vardır. Tetkiklerinde basit bir problemin yaşanması bile hem kendisinin hem de onun yanındakilerin moralini olumsuz etkileyebilir. Kolay kırılganlaşabilir, ağlayabilir, sebebini bilemediği bir kaygısı olabilir. Bu dönemler desteğe en fazla ihtiyacının olduğu dönemdir. Stres annenin kendi bakımını azaltmasına, tedavisini aksatmasına, olumsuz koşullarda gereksiz yere kendini suçlamasına sebep olabilir. Bütün bu sebepler nedeniyle aslında kendisi ve ailesi için zevk duyacağı bir dönemde tatsızlıklar nedeniyle anne olabilmenin mutluluğunu hissedemeyebilir.
Bir gebe asla sigara içmemeli. Hem kendisi hem de bebeği için. Yapılan araştırmalar sigara içiciliği olan annelerin daha sık erken doğum yaptığını göstermiştir. Yani sigara içen bir anne miadından belki çok daha önce doğum yapacak ve henüz dünyaya adapte olmamış bir bebek doğuracaktır. Erken doğan bu bebeğin solunum sıkıntısı, beslenme problemi ve daha pek çok problemi olacaktır. Bu yüzden anne adayından sigara içiyorsa bırakması, bırakamıyorsa en azından sigara adedini azaltması ve pasif olarak sigara dumanına maruziyetini dahi önlemesi beklenmektedir.
Sigara kadar önemli bir durum günlük kafein ya da alkol tüketimidir. Kafein vücudu zinde tutucu, alert olmayı sağlayan, metabolizmayı hızlandıran bir maddedir. Yan etkileri arasında fazla tüketildiğinde çarpıntı, bulantı hissi, huzursuzluk ve ajitasyon olabilir. Uzun dönemde ise kemik dokusunda azalma gibi yan etkileri vardır. Gebelikte metabolizma üzerinde bu denli etkisi olan bir maddenin aşırı tüketilmesine izin verilemez. Ancak haftada 1-2 fincan kahve ya da açık çay tüketilmesine izin verilebilir. Çayda da kafeine benzer bir madde olan tein vardır. Çayın açık olması ya da kahvenin sütlü olması kafein ve teinin etkilerini azaltır. Çay içerisinde tein vücudun demir emilimini azaltır ve gebelikte var olan demir eksikliği anemisinin artmasına yol açabilir. Bu yüzden çayın limon eşliğinde içilmesi hastalara önerilebilir. Limondaki askorbik asit yani C vitamini demir emilimini artırarak teinin etkisini azaltır. Kafein ya da tein içeren kahve ve çay yerine, mideyi rahatlatıcı annenin gerginliğini azaltan bitkisel çaylar günde 1-2 fincandan fazla olmamak şartıyla önerilebilir. Alkol gelişen fetal doku üzerine zararlı etkileri olan bir maddedir. Özellikle ilk aylarda tüketildiğinde fetüsü çok olumsuz olarak etkiler. Fetal alkol sendromu denen bu durumda mental gelişme geriliği, yüz anomalileri ve ekstremite bozuklukları gibi problemler ortaya çıkmaktadır. Fetal alkol sendromu toplumda gebelikte alkol alımının azaltılmasıyla önlenebilen en sık zeka geriliği sebebidir.
Gebeliğin herhangi bir döneminde, herhangi bir nedenle ilaç kullanmadan önce mutlaka doğum hekiminizin görüşü alınmalı ve onun onayı olmadan ilaç kullanılmamalıdır. Gebelikte tıbbi durum ya da yakınmalar ilaç kullanımını gerektirmedikçe ilaç kullanmamak ve kullanılacak ilaçları mutlaka doktor önerisiyle kullanmaktır. Hemen her tıbbi durum için gebelikte kullanıma uygun bir ilaç vardır. Ama dediğimiz gibi öncelikle jinekologun önerisi alınmalıdır. Gebelikte fark edilmeden ilaç kullanıldığında ya da ilaç kullanımı gerektiğinde mutlaka hekim ile temasa geçilmeli, ilacın içeriği saptandıktan sonra bu kategorilere göre sınıflanmış kitaplardan uygunluğu tespit edilmelidir.
(Örneğin, saç boyamak, manikür pedikür, nemlendirici kremler sürmek, maske yapmak gibi uygulamalar…) Saç boyamak, çeşitli kimyasal madde içeren ürünleri kullanmak, aslında vücuda toksik etkisi olabilecek pek çok ajanla anneyi karşı karşıya bırakır. Yeterli olarak kanıtlanmış çalışmalar olmasa da bu ürünlerin vücutta birikerek en hassas yapı olan fetal dokuya zarar verebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle bu ürünlerin kullanılması gerekiyorsa da fetal etkisinin daha az olabileceği 12. haftadan sonra kullanması önerilmektedir. Pedikür, manikür gibi aktiviteler sırasında ise toplumda kan ile geçiş gösteren hepatit, HIV gibi enfeksiyon olasılığı vardır. Bu gibi enfeksiyonlar gebelikte geçirildiğinde fetüsü olumsuz etkilemekte ve konjenital enfeksiyonlara ya da neonatal enfeksiyonlara neden olabilmektedirler.